Bağımsız sanat alanları sözlüğü* proje önerisi 2015 yılında kaleme alınmış, dönemin Türkiyesi’ndeki üç büyük şehir; İstanbul, Ankara ve İzmir’den bağımsız sanat alanlarının çağdaş sanat ortamındaki rolü, yürütülüş biçimleri ve amaçlarını ortaya koymak, önemini vurgulamak için yazılmış, Unlimited dergisinde yayınlanmıştır.
Giriş, sözlük ve sonuç olarak üç bölümden oluşur. İlk olarak Türkiye çağdaş sanat ortamına bir giriş yapılmış, sonrasında bağımsız sanat alanı kavramı genişletilmiştir. Sözlük bölümünde seçilen terimlerle bağımsız sanat alanlarının belirleyici özellikleri vurgulanarak, seçilmiş alanların kurucularıyla röportajlardan alıntılara yer verilmiştir. Sonuç bölümünde bu karakteristik özelliklerin etkisi tartışılmıştır.
Konuyu içeren tezlerden yararlanılmış, literatür taramaları ve röportaj yöntemi kullanılmıştır. SAHA Derneği ile mevcut fon kaynakları, Caravansarai’dan Julie Upmeyer ile sürdürülebilirlik, BAS’dan Banu Cennetoğlu ile esneklik, 49A’dan Mehmet Dere ve Flash Atölye’den Fırat Erdim ile İzmir’deki sanat ortamı ve devamlılık, collectorspace’ten Özge Ersoy ile bağımsızlık, Mtaär’dan Erkin Gören ile geçicilik, Torna’dan Merve Kaptan ile periferide yer almak, Torun’dan Cemil Batur Gökçeer ve Halka’dan İpek Çankaya ve Sezgi Abalı ile fon yaratma çalışmaları, MASA’nın Berlin’deki küratörü Göksu Kunak ile hareketlilik kavramı üzerine görüşülmüştür.
Devlet tarafından ve özel olarak işletilen müze, galeri ve sanat kurumlarından farklı yapılanmalar olduklarından mevcut kurumsal dil yerine yeni bir dil üretilmeye çalışılmıştır. Proje eklenebilir bir sözlük formatındadır. İlk olarak seçilen sözcükler ayni destek, esneklik, fon yaratma çalışmaları, geçicilik, hareketlilik ve periferidir. Amaçlanan farklı yazarların konuyla ilgili deneyim ve bulgularının aktarılmasıdır. Her ekleme, sözlüğün formatı gereği, bilgi ve deneyim paylaşımını da beraberinde getirecektir.
Bağımsız sanat alanları, çağdaş görsel sanat alanında üreten sanatçılarla işbirliği yaparak, onlara mekân sağlayan, yönetim ve finansal olarak devlet ve özel sektörden bağımsız sanat organizasyonları olarak tanımlanmıştır. Bütçesine oranla oldukça aşkın bir role sahip bu oluşumların varlığı, mevcut güçlerin dengelenmesi ve çağdaş sanat ortamının demokratikleşmesi açısından gereklidir. Julia Kristeva Strategies for survival-Now(1995) makalesinde hepimizin ortak bir deneyime ihtiyacı olduğunu yazar.[1] Bu deneyimin illa başından sonuna kadar başarılı olmasına da gerek yoktur. Buradaki başarısızlık başka türlü bir başarıya götürür, ders verir, yol yordam öğretir.
Bağımsız sanat alanlarında sanatçılar ve mekanlar durmadan birbirlerine meydan okur gibilerdir: teknik donanımı ticari mekanlara göre azdır, küçüktür… Öte yandan sanatçıya sağladığı özgürlük sonsuz olanağı beraberinde getirir. Ama her bağımsızlık sorumluluk ister.
Temasları sanatçı ve izleyicidir fakat Türkiye’de bağımsız sanat alanlarının başvurabileceği kamu fonu bulunmamakta, sanatçı üretim fonları ise yeni yeni şekillenmektedir. Bağımsız sanat alanları fon yaratma denemeleri yapar; etraflarındaki sanatçı, sanatçı grupları, küçük yayın evlerinden destek alırlar. Yurtdışındaki bağımsız sanat alanlarında oldukça yaygın olan açılışlarda içki satımı gibi küçük de olsa gelir sağlayan yan etkinlikler[2] pek yaygın değildir.
SAHA derneğinin başlattığı bağımsız sanat alanlarının sürdürülebilirliğine yönelik fon mekânların sürdürülebilirliğine odaklanması açısından önemlidir. Bu fona başvuru için ön koşulan düzenli yıllık programını oluşturan, oluşturmaya gayret eden bağımsız sanat alanları olduğu gibi, bunu yapmayı reddedenler de vardır.
Piyasa rekabetçidir, bağımsız sanat alanları ise işbirlikçidir. Diğer taraftan bir basamak gibi görülmemeleri gerekmektedir. Kendini öne atmayan, gündeme kendini yerleştirmeyen ve başarıları paylaşan yapısı onu hiçbir zaman medyatik yapmayacaktır. Ama bu durum onun tanınırlık ve de bilinirliğinin olmadığı anlamına gelmez.
Türkiye’deki bağımsız sanat alanları arasında aktifliğini yitirmiş, ticarileşmiş, mekânsızlaşmış olanlar bulunmaktadır. Hiçbir dönem yirmiden fazla sayıya ulaşmamıştır. Bazıları kendi aralarında, ekip içinde çıkan kişisel sebeplerden ötürü, bazıları kurucularının kendi sanatsal üretimlerine daha çok zaman ayırmak için, bazıları ise bir alan yürütmenin zorluklarından kaynaklanan sebeplerle faaliyetlerine son vermiştir.
Bağımsız sanat alanlarının Türkiye’deki varlığı çok yakın bir tarihten başlasa ve sayısı az olsa da, her daim sanat ortamında bağımsız sanat alanının var oluşu ve diğer birçok oluşumla organik bağı sebebiyle görüldüğünden çok daha fazla etki alanına sahiptir. Çağdaş sanat ortamındaki aktif varlığı ve alternatif kültürle kurduğu bağ yanı sıra, bürokrasiden uzak yapısı ile sorunlara karşı oluşturabildiği yaratıcı ve hızlı çözümler nedeniyle de varlığı gerekli ve önemlidir.
Sonuç olarak bağımsız sanat alanları yeni imkanlar ve alternatif yapılar oluşturma girişimleridir. Kendi aralarında ayrıştıkları birçok misyon ve vizyon vardır. Üretkenlik, piyasadan bağımsızlık, esneklik ve eleştirinin örgütlendiği yerler olması, farklı özgeçmişten insanlarla bağ kurması, yerel olanla ilişkiye geçmesi, hiyerarşik olmayan bir yapıda tabandan örgütlenmesi, rekabet dışı kalması gibi özellikler bağımsız sanat alanlarının güçlü özellikleridir. Diğer yandan zayıf yönleri vardır: Network oluşturamama, disiplinsizlik, arşiv tutamama, mekâna bağımlılık, fazla misyon edinme, seyirci geliştirme çalışmaları eksikliği gibi. Bağımsız sanat alanlarının çoğu, henüz, kendi kendine yetebilecek bir yapıyı oluşturamamışlardır. Bu kendi kendini döndürebilen yapıyı elde edemedikleri için çalışan kişiler çoğu zaman gönüllü olarak organizasyonda yer almakta ve tamamlayıcı işler yapmak durumunda kalmaktadırlar. Bu da genel olarak bir odaklanma eksikliği sorununu beraberinde getirebilmektedir.
* Zeynep Okyay, Kültür Yönetimi Projeli Yüksek Lisans bölümü, bitirme projesi, 2015; Jüri: Asu Aksoy, Deniz Ünsal, Vasıf Kortun
**Zeynep Okyay PASAJ bağımsız sanat alanı ortak kurucusu ve BIS / amberplatform yönetim kurulu üyesi.
[1] “I do think we all need an experience by which I mean something new and surprising, painful or pleasant, and then the understanding of these experience. Is this still possible?” And then she continues: “Perhaps not. Perhaps charlatanism has become easy now that everything is for show and profit and there’s no fringe.” (Kristeva; 1995)
[2] Elif Bursalı, Berlin ve İstanbul’daki sanatçı inisiyatiflerini karşılaştırdığı “Sanatçı İnisiyatifleri ve Sanatçılar Tarafından Yürütülen Mekânların İstanbul Güncel Sanat Alanındaki Rolü” başlıklı tezinde: “Üç günlük kısa sergiler düzenleyen ekip sergi açılışlarında içecek satmakta ve girişi cüzi miktarlarla mini konserler düzenlemektedirler. Endewart bu satışlarla mekânın kirasını ödeyebildiklerini söylemektedir (Endewart, 2011).” şeklinde yazmıştır.